23 Mayıs 2019 Perşembe

Öğrenme ve Sınav Kaygısı




Öğrenme, bireyin yaşantıları yoluyla davranışında meydana gelen uzun süreli değişikliklerdir. Öğrenme süreci karmaşık bir süreçtir. Bu süreç ; öğrenene ilişkin, öğrenme malzemesi ve öğrenme stratejisine ilişkin etmenlerle olumlu ya da  olumsuz etkilenir. 

Öğrenmeyi etkileyen en önemli faktörlerden biri; biyolojik donanım(türe özgü hazır oluş), olgunlaşma (öğrenme kapasitesi), güdülenme (öğrenme eğilimi /isteği), zeka, dikkat ile genel uyarılmışlık ve kaygı gibi öğrenenden kaynaklanan kişisel etmenlerdir.

Anlam benzerliği olan, benzer ya da gruplandırılabilme özelliği olan öğrenme malzemelerinin öğrenilmesi belli bir düzen içermeyen öğrenme malzemelerine göre daha kolay öğrenilir.

Uygun bir öğretim stratejisi öğrenmeyi kolaylaştırırken, sınırları belirlenmemiş, rastgele izlenen bir öğretim stratejisi öğrenmeyi zorlaştırır. Ders çalışma süresi dikkatin verimliliğine göre ayarlandığında kısa süreli çalışmalar çok uzun sürelerden daha etkili olabilir. Geri bildirim, öğrencinin kendisini görmesine fırsat oluşturduğundan uygun ve önemli bir öğretim stratejisidir.

Psikolojiyi yakından ilgilendiren ve öğrenme ve başarıda en önemli iki etmen güdülenme ve psikolojik durumdur. Şimdi bunları ele alalım.

Güdülenme, bir amaca erişmek, varlığı yada hazzı elde etmek için hareket eğilimi ya da isteğidir. Öğrenme için gerekli ön koşul olup öğrenmenin en kritik ve zor ölçülebilen öğelerinden biridir.

Güdülenmeyi içsel olarak ; biyolojik ve psikolojik gereksinimler, bireyin niyeti ve hedefi, kendilik algısı, kendine güven ve saygısı, kişilik yapısı ve duygusal durumu belirler . Dışsal olarak ise aile, öğretmen ve akran çevresinin hedef ve beklentileri, ödül ve ceza sistemleri, öğretim uygulamalarının yapısı belirleyicidir.

Başarıda hedefin açık olması, kullanılan malzemenin yeterliliği, uygulanan yöntemlerin iyi tanımlanması önemlidir. Eksik, yanlış ve işlevsiz içerik ve uygulamaların geri bildirimi kritiktir. Sınavlar ve rehberlik uygulamalarının yanı sıra bireyin öğrenme süreç ve durumu üzerine düşünmesi önemlidir.

Sınav odaklı öğrenmede, öğrenme ve sınanma sürecinin zaman sınırlı olması, iç ve dış beklentilerin fazlalığı ve kritikliği, rekabetin yoğunlaşması stres ve kaygı sürecini tetikler. Fizyolojik ya da koşullara uygun stres uyum amaçlıdır ve öğrenme sürecini olumlu etkiler.  Motivasyon ve dikkati arttırır, hafıza işlevlerini olumlu etkiler.
Çalışma performansını, uyku ve iştah gibi  fizyolojik işlevleri, kişiler arası ilişkileri etkileyen ve bireyin zihinsel, sosyal ve fizyolojik sürekliliğini tehdit eden stres başarısızlık kaygısı ile birliktedir. Başarının etkilenmesiyle olumsuz duygu ve düşünceler belirginleşir. Kişinin kendilik değeri ve saygısı zayıflar. Umutsuzluk ve karamsarlık gelişebilir.

Kaygılı kişilik özellikleri, gerçek dışı bireysel ve çevresel beklentiler, mükemmeliyet eğilimi sınav kaygısını arttırır. Her şeyin kritikleştirilmesi en önemli sorundur ve, ya hep ya hiç tarzı düşünme belirleyicidir. Başarı sürecinden kopuş kaygısı örseleyicidir. Bu, kişide yüklenme oluşturur ve uyku, beslenme, kendine bakım, sosyal ilişki ve aktivitelerde tavizlerden oluşan bir kısır döngüye çeker.

Alternatife açılan kapı rahatlatıcıdır. Hedefler, çalışma süreci ve sınanma aşamalarındaki kendini değerlendirmelerde esneklik ve çıkış fikri kurtarıcıdır. Bunu destekleyen aile ve eğitim çevresi önemlidir.

Kendini gerçekçi değerlendirme ve olumsuzluklara karşın kabullenme, belirli çalışma düzenini sürdürme çabası, gündelik hayatın sürekliliğine özen  sınav kaygısı konusunda önemlidir. Başarı kaygısıyla baş etmek için;

 İyi uyuyun,
İyi beslenin,
Gerçekçi çalışma planı yapın,
Kısa ama sık mola verin,
Tıkandığınızda konu değiştirin,
Okuma ve gözden geçirme yapın, 
Konu pratiği önemlidir,
Arkadaşlarınızı dinlemeyin,
Olumlu düşünün.

Her birey biricik ve özgündür. Dolayısıyla ne istediğini bilen, hedefe giden yolda gerekli malzemeleri gereğince kullanabilen ve yeterince iyi bir çevre desteğine sahip kişinin hayalleriyle buluşmasında sürpriz yoktur.

2 Mayıs 2019 Perşembe

Psikoterapiler



Psikoterapi; Uygun bir ruhsal denge ve toplumsal uyumu sağlamaya yönelik olarak günlük hayatla ilişkili ya da kişiliğin derinlerindeki çeşitli çelişki ve problemleri terapist-hasta arasında dil üzerinden kurulan ilişkide, zihinsel bileşenlerin ve kişilerarası etkilerin harekete geçmesi ile birlikte çözme çabası olarak tanımlanabilir.

Psikoterapi sürecinde terapist-hasta ilişkisi temel alınarak hastanın yaşadığı sorunlar üzerinde çalışılır. Sadece psikolojik sorunları olan kişiler değil, hayatının herhangi bir döneminde tıkanma yaşayan ya da yaşamını daha anlamlı bir şekilde sürdürmek isteyen kişiler psikoterapi sürecine girebilir. Psikoterapi, terapistin neyin doğru ya da yanlış olduğuna karar vermesi veya nasıl değişeceğini söylemesi değildir. Psikoterapist kendi kuramsal bilgilerini ve uygulama becerilerini kullanarak; kişinin kendini tanıması, hayatına dair farkındalıklarının artması, daha sağlıklı ilişkiler kurması ve yeni çözüm yolları geliştirebilmesi için danışanla birlikte çalışır. 

Etkili bir çok psikoterapi yöntemi bulunmaktadır. Bazı yöntemler kimi sorunlar ve bozuklukların çözümünde daha başarılıdır. Bir çok durumda terapist birden çok yöntemi bir arada kullanabilmektedir. Tedavi durumunun yapısı ve biçimine göre terapiler bireysel terapi, çift terapisi, aile ve grup terapileri şeklinde sınıflandırılabilir. Ruhsal rahatsızlıkların gelişimi, anlayışı, kuramsal çıkış noktası ve teknikteki temel farklılıklara göre günümüzde en yaygın olarak uygulanan psikoterapiler Psikanalitik Psikoterapiler ve  Bilişsel-Davranışçı Psikoterapilerdir.

Psikanaliz; Kendine özgü yöntem ve yoğun bir çalışma gerektirir. Serbest çağrışım temel kuraldır. Analizan divana uzanır ve seaslar haftada en az üç kez yapılır. Psikanalistin eğitim için psikanalizden geçmesi zorunludur.  Analiz süreci uzun yılları bulur.

Psikanalitik Yönelimli Psikoterapi; Psikanaliz ilkelerini temel alan, fakat klasik uygulama kurallarına bağlı kalmayan tedavi türüdür. Uygulayıcı eğitimi gereklidir. Uygun hastalar seçilmelidir. Görüşmeler yüz yüze konuşarak yapılır. 2-3 yıl ya da daha uzun sürebilir. Amaç farkındalık kazanarak kişiliğin, benliğin değişimini sağlamaktır. Psikanalitik yönelimli psikoterapi yapabilmek için uzun süreli uygulamalı eğitim görmek, psikanalitik kuramı iyi bilmek, tedavi yöntem ve araçlarını iyi kullanabilmek gereklidir.

Destekleyici Psikoterapi; Psikoterapiler içinde en geniş uygulanabilirliği olan terapi şeklidir. Hastanın sağlıklı, uyumlu ve verimli yönlerini harekete geçirmeyi, olumlu savunma düzeneklerini geliştirmeyi ve pekiştirmeyi amaçlayan psikoterapi türüdür. Çözümlemeye  değil, birleştirmeye ve desteklemeye yöneliktir. Psikanalitik yönelimli psikoterapiden farklı olarak görüşme saatleri ve süresi daha esnektir.