22 Mart 2019 Cuma

Ergenlik



Ergenlik, çocukluktan yetişkin yaşamına geçiş olarak nitelenen; insan hayatının on iki ile yirmi iki yaşları arasındaki yıllara denk düşen biyolojik, psikolojik ve sosyal yönleri göze çarpan dönemidir. Ergenlik döneminde birey hem bedensel , hem ruhsal hem de toplumsal değişime uğrar. 

Bir ergeni, bedenini kabul etmek, uygun bir toplumsal role erişmek, yaşıtlarıyla olgun ilişkiler kurmak, duygusal ve ekonomik bağımsızlığını gerçekleştirmek, evliliğe ve aile yaşamına hazırlanmak gibi birtakım gelişim görevleri bekler. Bu görevlerdeki başarı ya da başarısızlık geniş ölçüde yetişkinlikteki uyum ve başarıyı belirler. 

Ergenin üreme yeteneğini kazanmasıyla birlikte erinliğe eşlik eden bedensel değişimler, büyüme atılımını ve cinse özgü fiziksel değişimleri içerir. Bu dönemde bireylerin beden imgeleriyle uğraşmaları yaygındır.

Ergenlik büyümeyi ima eder ve büyüme ergenlikte bağımlılıktan özerkliğe ve yetişkin statüsüne geçişi simgeler. Bu süreç sancılıdır. Ergen sanki yerinden edilmiş ve bu dünyadaki yerini tek başına bulmaya zorunlu kılınmış gibidir. Meydan okumalar ve çaresizliklerle düşe kalka ilerlerler.
Winnicott ergenin olgunlaşmamışlığına vurgu yapar ve olgunlaşmamışlığı ergenlikte sağlığın temel bir unsuru sayar. Toplumun sorumluluk almamış kişilerin özlemleri tarafından sarsılmaya ihtiyacı vardır, der. Yaratıcı düşüncenin en heyecan verici özellikleri, yeni ve taze duygular, yeni yaşam fikirleri ergenin toyluğunda barınır. 

Olgunlaşmamışlığın tedavisi zamandır. Bu zamanda ona gerekli olan şey kolaylaştırıcı çevredir. Winnicott' a göre bu, uyumu kolaylaştıran ve kusursuz olmayan çevredir.
Yeni bilişsel yetenekleri ergenlere iyilik ve kötülük konusunda düşünme ve ahlaki yargı gücü kazandırır. Ergenlerdeki heyecan verici şeylerden biri de idealizmleridir. Yanılsamadan kurtulmaya henüz alışmamışlardır ve ideal planlar yapma özgürlükleri bunun doğal sonucudur.

Ergenler, varsayımlarla geleceği görme, olası ya da gerçek sorunlara seçenek ve çözüm üretmelerine olanak veren yeti kazanırlar. Soyut düşünmeye bu geçiş, daha gerçekçi bir benlik kavramı oluşturacak bir benmerkezcilik donemi yaratır.

Ergenler bir şekilde kendilerini bulsalar bile, bütün kendiliklerini bulmaktan aşağısıyla yetinmeyeceklerdir ki bütün kendilikleri dediğimiz şey sevecen unsurlar kadar saldırgan ve yıkıcı unsurları da içerecektir. Sonunda uzun bir mücadele yaşanacak, ebeveynlerin bunu atlatıp hayatta kalmaları gerekecektir.